Ajitasyon Yapma Ahmet


Böyle işte. Yapmayacağım tamam. Önce Türk Dil kurumundan tam kelime manasını öğreneyim de neyi yapmamam gerektiğini anlayayım değil mi?

ajitasyon  isim Fransızca agitation
1. isim Körükleme
2. Duygu sömürüsü yapma
3. İnsanın zihninde ve duygu dünyasında sarsıntı yaratma
4. tıp (***) Çırpıntı
5. ruh bilimi Kişinin ruhsal gerginliğini dışa vurması sonucu oluşan etrafına karşı saldırganlık durumu

Herhalde böyle derken, duygu sömürüsü yapma Ahmet demek istiyorsun değil mi? Ruh Bilimsel olarak kullanmamışsındır cümleni, saldırganlık mı var bende ki? Yine anlamamışsın Ahmet, bak koyduğun resim bile ajite ediyor... irite ediyor, rahatsız ediyor, sıkıntı veriyor, yok bakamayacağım ben... aman aman...

Raporlu olduğum 3. gün. Evdeyim, boğaz iltihabım, faranjitim. Doktor Mustafa Bey'de nidalar attırdı, hocam bu kadar senedir gelirsin... dedi. Bu ne? Bu ne? Faranjit, boğaz iltihabı rekor, erik büyüklüğünde iltihap toplantısı... Ancak 10 adet iğne ile geçermiş, bir de günde 4-5 kere gargara... yatak istirahati, bilgisayar başında değil, tam yatak istirahati hocam anlaşıldı mı?

Adam tanıyor beni artık... :)

İğneler, gargaralanma, parolla yatıp parolla kalkma durumu... Uyku ile, sersemlik arasında baygınlığın ince tedirginliği. Aşırı terlemem azaldı ama. İlk iki gün günde 4-5 kez değiştirmek zorunda kalınan üst baş, bugün bire indi... Bugün iyi hissediyorum kendimi... Baksana bilgisayarın başına geçtiğime göre...

Bakma deyip gülerum, canımın darlığından....

Sol dizim, arka baldırlar, varis artı diz şişliği, damar karmaşıklığı, kas kopmuşluk hissi... İki gün kesin yatak istirahatinde şişlik epeyce indi. Anladım ki, mekaniksel bir olay var, kaslarda, çapraz, ön arka dış bağlarda, bilimum elime gelen kümelerde ayrıklık var.  Haşlama etin tel tel dökülmesi misali gıcırt gıcırt ses de geliyor. Salı günü MR da belli olur herhalde.

Gerçi menisküs yırtığı olabilir demişti Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Doktorum... Ama bu ağrı, sancı... Allah sağlık versin. İğne olmaya zar zor gidiyorum... Adım atmakta zorlanıyorum. Dün 3-4 kg bir şey aldım eve gelirken, o kadar etki etti ki. Ağırlık taşımak ta etkiliyor kanısındayım, zorlandım...

İyice ajite etmişimdir sanırım. Dahasına ne gerek var ki...

Acı Çekmek Özgürlükse

Yandaki resmi ekledikten sonra, ne başlık yazayım diye düşündüm. Acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimizde şarkısı eşliğinde okursanız bu yazıyı daha iyi olur herhalde. Ben yazarken dinleyemiyorum ama. Şu an sesi açmamalıyım.

Genellikle yazılar bittikten sonra başlık eklerim...

Takip eden var mıdır? Bu yazıyı okuyacak olan var mıdır acaba? diye düşündüm... Okuyacaklardan kaç tanesi kilolu, kaç tanesi fit durumda?

Keşke okuyucu profillerini ve özelliklerini de öğrenebilseydik...

Bugün yeğenim, acıyor mu, sancıyor mu diye sordu? Fark nedir diye sordum. Sancı daha fazladır, acı daha az diye anladım cevabını. 

Baba ayağımın durumunu görünce, topalladığımı görünce çok üzüldü. Yüzü değişti, ben de kızdım kendime o anda. Neden üzüyorsun ki babanı, adam gibi yürüsene, belli etme dedim içimden...

Takip edenler bilir.... :) diye yazayım dedim. Sonra güldüm kendi kendime... Bir yazının okunmayacağını bilerek yazmak ne kötü... Sonra burkuldu içim.

Sonra neden yazıyorsun ki, kapat hemen.... Kapat bilgisayarı, sil bütün blogları... vs vs... Ahmet ne yapıyorum? Hadi neyse, devam edelim...

Sol bacağım... Bu aralar çok sancılı acı çekiyor... Ümraniye Devlet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi ve Fizik Tedavisi bölümleri muayenelerim, kan tahlillerim, çekilen filimler, doktor yorumları... Eczacının yarım poşet dolusu ilacı eline tutuşturması... Bu yaşıma kadar verilen en hacimli ve büyük ilaç torbası... Neler oluyor. Beş farklı ilaç, ikişer ikişer....

Okula gidip gelirken topallamam... Evin içinde odadan odaya giderken topallamam... Ne zaman geçecek? Şimdiye kadar acı ve sancı neymiş bilmiyormuşum meğer...

Vıdı vıdı yapmışım yıllarca en küçük sorunlara... Acı zannettiklerim acı değilmiş... Allah beterinden korusun... Daha fazla acı ve sancı çekenler var mı acaba? Biraz dirayetli ol Ahmet... Ne bu bebek gibi? Çocuk gibi... ? Öffff..... Aynı laflar... Sustum... Artık yazacağım ama.... :) :) :)

Akıl, Ruh ve Beden Sağlığı ile ilgili konuştum durdum yıllarca... Ne komik... Anlamını bilmediğimiz şeyler hakkında ne kolay konuşulabiliniyormuş... [Bu en son yazılan kelime ne uzun? :) ] 

Hep o spor eğitmeni geliyor gözümün önüne... 
Karşı masamdaki arkadaşı ziyarete gelmişlerdi... Çay içerken vs.. sohbet gelişti, fitness salonu varmış. Spor eğitmeni... Neyse sohbet aklımda değil şimdi... Hani filimlerde olur ya, bir cümle döner durur aklınızda...

"Sonra ayak bileklerin kilonu tartmamaya başlayacak, daha sonra dizlerin pes edecek, yürüyememeye başlayacaksın, acı çekeceksin.... " ..... Burada korku efekti lazım....

Her işte bir hayır vardır değil mi? İnşallah iyileşme sürecini beraber okuruz...

Zayıflamak ve Kilo Vermek dedik, dört beş yıl geçti, hâlâ tek gram vermedik, akıllı olsaydık da, aklımız başında olsaydı da, zamanında kilo verseydik. Şimdi ne yapmalı, nasıl irade göstermeli ve ACİL zayıflamalıyım.

Tüp Mide mi? Lütfen yaaaaaa.... İstemediğimi daha önce yazmıştım değil mi?

Porsiyon küçültme ile mi başlasam? Şeker un diyeti ile mi?
Düzenli yemek saatleri ve akşam yediden sonra birşey yememekle mi?

Saat yedi, Ahmet yemeğini yedi....

Tamam ilk kararımızı verdik. Akşam yediden sonra HAYIR diyeceğim.
Önüme ne konarsa konsun, ne kadar acıkırsam acıkayım HAYIR diyeceğim...

Algıda Seçicilik

Şubat Tatili bitti neredeyse.... :(

Ne mi yaptım. Tabiri caizse, hiç bir şey...

İki kere market için, bir kere de doktora gitmek için evden çıktım. Bilgisayar başında pinekledim durdum...

Zayıflamak konusunda, algıda seçicilik başladı bende. Demin bir haber gördüm. Pelin Öztekin tam 90 kilo vermiş... Helal Olsun.

Spor yapıyormuş, düzenli spor...

Tüp mide ameliyatı olsam mı olmasam mı diye araştırırken, bu ameliyattan sonra düzenli spor yapmanın şart olduğunu okumuştum bir yerlerde.

Ben ve spor yapmak... Güldüm şimdi...


Ağlanacak halime gülüyorum, biliyorum, ama irade konusunda çok zayıfım. Hem de çok. Dedim ya, üç kere dışarı çıkmak ne demek.

Sosyal medyadan izliyorum, millet fellik fellik geziyor, Türkiye kazan onlar kepçe, dağ, dere, tepe... Maşallah, ne enerji. ben onların resimlerini takip ederken yoruluyorum...

Kafamı kaldırdım ve üstteki resme baktım. Hani olur ya, bir an kendimi zayıf hayal ettim. Ben de böyle resim falan çektirmişim hani... Vay be dedim, kendi kendime..

En çok neyi severim bilir misiniz, tokalı kemerleri... kalın tıkalı kemerleri..
Düşünsenize, göbek yok, ve kalın kemer tokanızı görebiliyorsunuz.... :) :)

Bu günlerde her yerlerde "Neden aklınızı kullanmıyorsunuz?" mealinde yazılar okuyorum. Sonra aklıma geldi, aklını kullanmak önemli tabi, ama daha önemlisi iradeyi kullanabilmek.

Aslında irade denen şey iyice öğrenilmeli, önce benim tarafımdan tabi...

Evde oturunca hep bir şeyler yemek istiyor insan biliyor musunuz? Kilo aldım bu on günde kesin...

İrade konusunda derin okyanuslara dalmam lazım.

Önceden demiştim ya, ben internete "Derin Okyanus" diyorum.
Çoğunlukla içinde boğulduğum, iki üç kulaç sonra kendimi kötü hissettiğim, aşağılık kompleksimin tavan yaptığı çok "Derin bir Okyanus"....

"İrade, iradeli bir şekilde geliştirilmelidir."
Ahmet GENCAL 


Ameliyat mı?

Merhaba,

Uzun zaman sonra tekrar yazmak güzel. Keşke moraller de güzel olsaydı...

Zayıflayamadık vesselam...

Bugün Kalp Damar cerrahisi doktoruna gittim. Doktora gitmeyi hiç sevmem. Mecbur kalmadıkça da gitmem. Ama Sol bacağımdaki varis, daha doğrusu varis damar fışkırması on gün önce kanama yaptı.

Doktorum daha önceden tembihlemişti. Bu damar fışkırması tehlikeli, her an patlayabilir. Her tarafa basınçla fışkırır, korkma sakın. Soğukkanlı ol, üzerine sertçe tampon yap, hemen Acil Servise git ve dikiş attır....

Hep aklımda olan bir şey. Saatli bomba gibi, düşünsenize. Allah beterinden korusun tabi ama, korkuyor insan...

İşte 10 gün önce sabah bir kalktım, çarşaf, yorgan kan içinde. Gece kanama yapmış, fışkırma falan yok ama. Normal gözüküyordu. Sonra kabuk bağlamaya başladı, damarın üstü kabuk tepesine dönüştü resmen... Demek ki azar azar benim fark edemediğim anlarda kanıyor, ve vucüt hemen kabuk ile örüyor kanamalı bölgeyi...

Neyse, bugün doktor kontrol etti, şöyle dikkatlice bir baktı. Aynı şeyleri söyledi, sabah akşam kullandığım ilacımı değiştirdi, eski ilaç üretilmiyormuş artık. Sonra yeni bir krem yazdı. Dikkatli ol diye tembihledi...

İşin doğrusu, o anda, neden bu kadar önemsemiyor, diye geçti içimden. Sadece, kabuğu kopartma sakın, kendi kendine düşsün dedi... Allah Allah dedim. Tekrarladı doktor, Acil Zayıflamalısın.

Daha önce 100 kilonun altına düşersen ancak o zaman varis ameliyatı olabilirsin. Aksı takdirde emboli riski var, yani pıhtı atma... Yıl geçti, belki iki yıl geçti gram zayıflayamadım...

Bugün doktorum şöyle dedi. Hastanemizde artık tüp mide ameliyatı da yapılıyor. Genel Cerrahiden gün al, ve bir düşün bu ameliyatı...

Ben hiç istemiyorum. Çevremde ve yakınlarımda bu ameliyatı olan var. Ama nedense tüp mide ameliyatı soğuk geliyor bana...

Kapalı ameliyatmış, kolaymış, çok fazla kişiler var zayıflayan. benden daha şişman olup ta çok zayıflayanlar varmış. 

Şişmanlık her konuda etkiliyor bizleri. Yaşımız genç, şu anda anlamıyoruz. Ama inanın seneden seneye hareket kabiliyetimizi engelliyor. Eklem yerlerim ağrıyor... Artık daha yavaş yürüyorum. Ağrılarım çok. Ayak bileklerim ve diz kapaklarım....  Neden anlatıyorum ki... 

Neyse, bu yazıyı yazacağım ya, resim de koyarım yanına diye, google da varis yazdım, görsellere bakayım, resim seçerim dedim... Aman Allah'ım.... Neler var öyle.... beterin beteri var, halimize şükürler olsun... Demek ki o yüzden doktor bey sadece dikkatlice baktı... Adamın da günahını aldık.... 

Acil, hem de çok acil zayıflamalı. O resimleri gördükten sonra var ya...

Allah bütün hastalara acil şifalar versin.

Siz siz olun, bir gram bile kilo almayın sakın. Sonra çok zor oluyor, hele orta yaşlardan sonra çok çok zor kilo veriliyor...

Hayırlı Günler mi desem, Zayıflı Günler mi.... ?
En iyisi Kilosuz Günler diyelim...

Yok olmadı, bu kapanışı sevmedim.... Bildiğimiz gibi veda edelim. 
Bundan sonra öyle bir yıl, iki yıl beklemeyeceğim. Daha sık yazarım...
Mecburen daha sık yazmalıyım, mecburen zayıflamalıyım...

Mecburen mecburen diye bir şarkı vardı değil mi?.... :)